Libya, bizim eski bir eyaletimiz ve Libya halkı sadık bir tebaamızdır, Libya’nın meşhur ailesi Sünusi’ler daima yanımızda yer almıştır, Atatürk’ün yakın dostu olan Şeyh Sünusi Teşkilat-ı Mahsusa’nın en önemli mensuplarından birisidir. Kurtuluş Savaşımıza katılan Şeyh Sünusi’nin hizmetleri inkar edilemez.
Sultan 2. Abdülhamid Han’ın, geleceği görerek Libya’da depoladığı silahlar, İttihat ve Terakki Partisi tarafından gereksiz olarak görülerek Balkan’lara aktarılmıştır, böylece Libya toprakları savunmasız bırakılmıştır. 1912 yılında İtalyanlar Libya kıyılarına çıkarma yaparak işgale başlayınca Mahmut Şevket Paşa’nın emriyle Şeyh Sünusi’nin önderliğinde yerli Araplar savunma savaşına başlamışlardır. Enver Paşa, Mustafa Kemal, Fethi OKYAR, Süleyman ASKERİ ve diğer subaylar Mısır üzerinden gizlice Libya’ya giderek halkı silahlandırıp İtalyanlara karşı gerilla savaşı vermişler ve başarılar elde etmişlerdir, bu Askeri Harekat Teşkilat-ı Mahsusa’nın ilk silahlı direnişidir. Silah ve cephane ihtiyaçları için İtalyan kuvvetlerine karşı baskınlar yaparak silah ve cephane elde etmişlerdir. İtalyan ordusu, sadece sahilde tutunabilmiş ve iç kısımlara girememiştir. Almanlardan sağlanan silah, mühimmat, ilaç ve malzeme yardımları Alman denizaltıları ile Osmanlı Askeri üssü olan Mısrata’ya ulaştırılmıştır.
Balkan Savaşı başlayınca Libya’da görevli subaylar zorunlu olarak geri çağrılmışlar ve Balkan Savaşına katılmışlardır, Nuri Paşa Balkan savaşına katılmak üzere İstanbul’a çağrılınca yerine 5. Murad’ın torunu,( Şehzade Mehmet Salahaddin Efendinin) oğlu olan Osman Fuad Efendi 1918 yılı Nisan ayında 60 Türk subayı ile birlikte denizaltı ile Derne’ye çıkarıldılar ve 6 ay boyunca başarılar elde ettiler. 1895 doğumlu olan Şehzade Osman Fuad Efendi, askerlik mesleğinde üstün başarılar elde etmiş ve General rütbesine terfi etmiştir. Libya’ya gönderilirken “ İcabında merkezi tanımayarak müstakil hareket etmek yetkisini haiz olmak üzere” yetkili kılınmıştır. Mondros Mütarekesi üzerine teslim olması istenmiş ama teslim olmayarak, çöle doğru çekilmiş ve silahlı mücadeleye devam etmiştir. Teslim şartı olarak padişahtan emir gelmesini istemiş ancak ikinci emir üzerine Tümgeneral Osman Fuad Paşa İtalyanlara teslim olmuş ve Napoli’de 8 ay esir kaldıktan sonra 1919 yılı Ekim ayında İstanbul’a dönebilmiştir.
Daha sonra Süveyş cephesinde görevlendirilmiş, Almanya’ya gitmiş, buradan dönüşte bindiği Alman denizaltısı, İngilizlerin saldırısına uğrayınca geçirdiği bir kaza sonunda ağır yara almış uzun süre tedavi görmüştür. Gazi olan Osman Fuad Paşa, 1924 yılında Roma’da görevli iken Hanedan mensuplarının yurtdışına sürgün kararını öğrenince adeta yıkılmış ve vatansız duruma düşmüştür. Bir gün askeri bir kurye kendisine Atatürk’ün özel mektubunu getirmiştir, Atatürk mektubunda “ Ana vatan dışında kalışınız için çok esef ederim. İstisna yapamadım. Kanun umumi idi.” diyor ve eski silah arkadaşları için istisna getiremediğini bildiriyordu. Şehzade Gazi Osman Fuad Paşa, tam 49 yıl Yad ellerde sefalet içinde vatan hasreti ile yaşamıştır, 19 Mayıs 1973 tarihinde Nice şehrinde ikamet ettiği üçüncü sınıf bir otelin odasında hastalanmış ve bir hastane odasında yalnız başına vefat etmiş ve Paris’te Bobini Mezarlığına defnedilmiştir. Yurtdışında sürgünde bulunan Hanedan mensubu erkeklere yurda dönme izni veren Kanun çıkarılmadan bir gün önce Rabbine kavuşan Osman Fuad Paşa maalesef ki çok sevdiği vatanına kavuşamamıştır .