Duvarın çatlağından seyreden fare, çiftlik sahibinin ve karısının bir paket açtıklarını görür. Fare, paketin içinde yiyecek vardır diye düşünürken; bir de bakar ki, çıkardıkları şey, bir fare kapanı. Hemen bahçeye koşup bütün hayvanlara haber verir.
Evde fare kapanı var! Der. Tavuk gıdaklayıp başını yukarı kaldırır ve
Bay fare, bu senin için bir tehlike olabilir.
Beni hiç ilgilendirmez der. Tavuğun endişesi yok! Fareye ne olursa olsun. Hiç önemli değil.
Tavuktan umudunu kesen fare, belki işin tehlikesini ona anlatabilirim umuduyla koyuna yönelir.
Evde kapan var koyun kardeş! Bu bizim için tehlike arz ediyor.
Koyun fareyi dinler ama cevabı pek iç açıcı olmaz. Fareye dönerek,
Üzgünüm! Bu konu sadece seni ilgilendiriyor. Var ne halin varsa gör! der. Fare bu kez, öküze yönelir. İçinden, öküze belki bu tehlikeyi anlatabilirim diye düşünür. Nefes nefese kalıp, öküzün yanına varır.
Öküz kardeş! Ev sahipleri bize zarar vermek için fare kapanı almışlar! Haberin olsun der. Öküz:
Senin için çok üzgünüm! Tehlikeli bir durum ama, bu beni hiç ilgilendirmiyor, üzgünüm der. Farenin başını önüne eğerek gitmekten başka bir seçeneği kalmaz. Yalnızlık ve terk edilmiş hisleri içinde oradan uzaklaşır.
Fare tek başına kapanla mücadele etmek zorundadır. Aynı ortamda yaşayıp, ilgisiz kalmak fareyi çok üzmüştür. Yapılacak bir şeyin olmadığını kabullenip kapana kapılmamaya dikkat etmeye başlar.
Ev sahibi o gece kapanı dikkatlice kurup, kuytu bir yere yerleştirir. Gece yarısından sonra bir yılan girer içeriye. Kıvrılarak giderken kuyruğunu kapana kaptırır. Evin hanımı, kapanı kontrol etmek için içeriye girince, yılan kadını sokar. Kadının çığlığını duyan koca, eşini alıp doktora götürür. İlaç verilir. Kadın bir türlü iyileşmediği için, tavuğu kesip, eşine yedirir. İyileşmez, koyunu keser yedirir. Sonunda kadıncağız ölür.
Cenaze için gelen misafirlere yemek yedirmek için öküzü de keser.
Fare olan biteni bulunduğu delikten üzüntüyle izler ve şöyle düşünür.
Eğer ki hep birlikte bu kapanı devre dışı yapmış olsaydık, bugün tavuk, koyun ve öküz kesilmemiş olacaklardı. Ne yazık ki, birlik olmamanın cezasını çektiler. Yazık oldu der.
Şimdi biz bu okuduğumuz hikâyeden ne anladık desem, belki birileri,
Canım ne anlayacağım! Uydurulmuş bir şey işte!
Deyip geçecekler. Ama şunu da iyi biliyorum ki, birçoğumuzda:
"Birimize bir musibet uğrayacaksa, hep birlikte o musibeti, ortadan kaldırmamız gerekir ." Diyeceklerdir.
Birimizin derdi, hepimizin derdi olmadığı sürece, işte birileri bizi tek tek öldürüp elimizdekilerin sahibi olacaklardır.
Sana yapılana ben, bana yapılana sen sevinirsek; ne birey, ne toplum ve ne de
Ulus - ülke oluruz!