Birliği teftiş eden komutan iki adım öne çıkarttığı askere sormuş.
-Asker bu ne?
-Tüfek komutanım.
Komutan bu kez de askerin kemer kayışını gösterip;
-Peki, bu ne Mehmet?
Topuk selamıyla hazır olda bekleyen asker hemen cevaplamış.
-Palaska komutanım.
Komutan askerin belindeki bıçağı işaret etmiş:
-Evladım, şu belindeki de nedir?
Asker,” kasatura” komutanım diyerek yanıtlamış.,
Komutan daha sonra askerin çantasını açtırmış.
-Bu nedir?
Asker,”sabun” komutanım.
Komutan neyi gösterip sorduysa asker takır takır cevaplamış.
-Aferin asker! Söyle bakalım şu ne peki?
Asker anında yanıtlamış komutanının sorusunu;
“Teftiş fırçası komutanım” demiş komutanının gösterdiği diş fırçasına.
Yani komutan teftiş ederse askerde bulunsun diye sadece teftişlerde ortaya çıkan fırçanın adı da ortam ve zamana uygun olarak teftiş fırçası adını almış.
Biliyorsunuz, Ülkemizde, COVİD-19 pandemisiyle mücadele üç aydır devam ediyor.
Bugüne kadar; artan vaka sayıları, ölenler, karantinadakiler, entübeler ve de yoğun bakımdakiler var.
Binlercesi de aramızda dolaşıp hastalığı belirtisiz olarak geçiriyor.
Devletimizin ‘Yeni normalleşme’ adı altında bir takım önlem babındaki yaptırımları gevşetip;14 maddelik kuralı üçe indirerek sokağa çıkma yasaklarını, v.s kaldırdı.
Bu nedenle de yeni normalleşme için bizlere düşen tek şey, üç önlem etrafında toplandı.
MASKE, MESAFE VE TEMİZLİK…
Ama bizler ne yaptık?
Bir kere sokaklara, pazaryerlerine, piknik alanlarına hurra diye doluştuk.
Elbette serbestliği özlemiştik. Yolda, sokakta kırda dolaşmak hakkımızdı.
Ama adı başında ‘kontrollü yeni normalleşmeydi’ bizlere tanınan özgürlüğün adı. Ne soysal mesafe, ne temizlik ve ne de maskeyi hiç mi hiç umursamadık.
Sonrasında da vaka sayımız 900- bin arasında hala devam ediyor.
Yahu arkadaşlar, üç aylık ev hapsinden hiç mi ders almadınız?
Ya, Covid-19 belası tekrar hortlarsa?
Üç beş ay daha mı ev hapsine girelim?
Adama soruyorsun?
Hani masken?
“Arabada” diye yanıtlıyor.
“Be mübarek, kendini mi arabanı mı covid-19 dan koruyorsun” diyorum çoğuna.
Bir kısmı da eczaneye gelip maske soruyor.
Bir tane maske istiyor.
O da ya banka, ya kamu kuruluşları ya da maske mecburiyeti olan bir yere girebilmek için.
O da olmazsa hiç maske falan umurunda değil adamların.
Diyorum ki, devletin Covid-19 mücadelesini baltalayan ve hastalığın yayılmasına neden olan bu gibiler yolda sokakta teftiş edilerek, olmayanlara anında ceza yazılması. Yoksa adam olacağımız falan yok!
Geçenlerde Face’de bir video izledim.
Tarsus’taki küçükbaş hayvan besicisi biri yanındaki arkadaşlarına ”bakın şimdi sürümü nasıl komuta edeceğimi size göstereyim” diyordu.
Adam, sürüye kalk komutu verince keçiler bulundukları yerden kalkarak yürüyüşe hazır oldular.
Daha sonra da yürü komutuyla sürü başladı yürümeye….
“Dur!” deyince de frenine basılmış araç gibi keçi sürüsü durdu vallahi…
Anlayacağınız, adam keçi sürüsünü öyle bir eğitmiş ki, “dur!” diyor duruyor. “Yürü!” derse de yürüyor.
Haşa! Elbette sürü falan değiliz. Ama biz insanlar n’apıyoruz?
Devletin yap dediğini ya da yapma dediğinin tam tersini değil mi?
Kurallara uyanları tenzih ederim.
Ancak, yanarım yanarım da çobanın keçi sürüsü kadar olamadığımıza yanarım dostlar.
Sürü ile mukayese ettiğime sakın alınmayın, alınırsanız da neden onlar kadar bile olamadığımızı bir kez de siz düşünün olmaz mı?