:

:

:

SEFERBERLİK YADİGARLARI 3

11 Mart 2019 Pazartesi 13:46
Seyhan Çağlar Emen
      Fatma yenge, büyük amcamın eşi idi, yaşlı, kısa boylu, zayıftı ve kalın camlı gözlük kullanırdı. Hiç kimseyi rahatsız  etmez  ve başkalarından  yardım kabul etmezdi, asil ve gururlu bir kadındı. O yaşına rağmen ipek şal yaparak satar ve geçimini sağlardı. Anıt mahallesinin altında kardeşinin yanında  bir  toprak evde yaşardı. Genç yaşında dul kalınca erkek kardeşinin evine sığınmıştır, hiç çocuğu yoktu.
      1963 yılında aile içindeki bir konuşma esnasında varlığını öğrenince küçük amcamın oğlu ile arayıp kendisini bulduk. Evlerine gittiğimizde yan odada namaz kılıyordu, onu beklerken kardeşi ile sohbet ederken bizim konuşmalarımızı duymuş, salona girerek ağlamaya başladı “Beni 40 yıl sonra mı hatırladınız” diyerek bizlere sarıldı, bizleri sesimizden tanıdığını söyledi. Her ziyaret ettiğimde hayat hikayesini anlattırıyordum ama bazı sorulara cevap vermiyor, göz yaşlarına hakim olamıyordu. Ömrü çilelerle geçen bir Anadolu kadını idi. Fatma yenge, yüzünü görmediği Varsak aşiretinden Gülek’li Karcı Mustafa’nın en büyük oğlu Mehmet Sabri’nin sesine aşık olur, sesi çok güzel olan Mehmet Sabri idadi mezunudur ve memur olarak çalışmaktadır. Bazen Makam Camiinde güzel sesi ile ezan okur, bazen dostlarının düğününde sokaklarda güvey gezdirilirken gazel, bozlak ve uzun hava söyler. Fatma yenge, kafes arkasından dinlerken bu sesin sahibine aşık olur ama gerisini anlatmazdı. Nihayet Karcıların konağına gelin gider.
       Bir haftalık gelin iken şehri Fransızlar işgal edince  Milli Kuvvetlere katılır. Pozantı cephesinde kar, tipi ve yağmur altında Fransız kuvvetleri ile Ermeni çetelerine karşı silahlı mücadeleye devam eder. Kurtuluş Savaşı sona erince Mehmet Sabri, tekrar memuriyete devam eder,  ince hastalığa(vereme) yakalanır, doktor, ilaç, beslenme imkanı yoktur, yayla ve çam havası iyi gelir diye Namrun( Çamlıyayla) yaylasına götürülür. Fatma yenge, eşini sırtına bindirerek çam ağaçlarının altında gezdirir, hastalığı kendisine de bulaştırmak ve beraber ölmek için  adeta intihar edercesine onun eşyalarını, tabak ve kaşığını kullanır, kocası Mehmet Sabri “ Ben bu hastalıktan kurtulamayacağım, hiç olmazsa sen kendini kurtar, beni bırak git” deyince Fatma yenge” Ölüm bile bizi birbirimizden ayıramayacaktır.” diye cevap verir, eşine o derecede aşıktır ve sadıktır. Mehmet Sabri, 1928 yılında 32 yaşında iken  verem hastalığından Çamlıyayla’da vefat eder ve oraya defnedilir.
       Fatma yenge, vefat ettiği güne kadar siyahtan başka bir renkli elbise giymemiştir, mendili, çorabı ve baş örtüsü bile siyah renkli idi. Eşi vefat ettikten sonra bir gün kayınvalidesinin yanında ağlarken en küçük kayınbiraderi eve geliyor, yengesinin niçin ağladığını annesine sorunca, annesi Fatma gelininin niçin ağladığını oğluna aktarıyor.Fatma Yengenin verdiği cevap haysiyetli ve sadakatli bir Anadolu kadınının, bir Yörük kızının ailesine ve eşine sadakatin nasıl olduğunu bizlere öğretmektedir. Şimdiki gençlere ve hepimize  ders vermektedir. “ Bana Allahın emri ve Peygamberimizin kavli ile evlenme teklif ettiler, ret ettim, eğer evlenirsem mezarında kocamın kemikleri sızlar, kocama ihanet edemem, kocama sadakatim ve yasım ölünceye kadar devam edecektir, kocam son nefesini verirken ben ona söz verdim, Allaha yemin ettim, atın yerine eşek bağlamam.” diyor. Bir gün kendisine “ Senin gibi bir kadın bulunur mu? Sen heykeli dikilecek bir kadınsın, keşke amcamdan yadigar bir çocuğun olsaydı” dediğimde bana “ Ben kimim ki ne evliya gibi kadınlar var, biz Osmanlı terbiyesi ile büyüdük, sadakat namustur, doğru dürüst kocamı görmedim ki çocuğum olsun.” dedi. Dudaklarından dua, elinden tesbih  eksik olmayan Fatma yenge 1974 yılında vefat etti. O ailemizin sadakat timsali idi, Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun, ailemizde gençlerimize hep O’nu örnek gösteriyoruz.      
       
 
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın diğer makaleleri
  • TÜRK İHTİLALİNİN ÖNCÜLERİ 26 Mayıs 2021 Çarşamba 14:38
  • ASİL YAŞAYANLAR- ASİL ÖLENLER9 Mart 2021 Salı 08:40
  • SABANCI AİLESİ VE ADANA SABANCI CAMİİ27 Ocak 2021 Çarşamba 08:37
  • HACI ÖMER AĞADA’N HAYAT DERSLERİ 29 Aralık 2020 Salı 11:47
  • MAHATMA GANDHİ VE PASİF DEVRİM 18 Kasım 2020 Çarşamba 09:53
  • TELEFONLA KONUŞMA ADABI9 Eylül 2020 Çarşamba 16:56
  • SADRAZAM TALAT PAŞA 6 Ağustos 2020 Perşembe 12:27
  • PSİKOLOJİK SAVAŞ30 Haziran 2020 Salı 14:33
  • TARSUS TAYYARE CEMİYETİ20 Nisan 2020 Pazartesi 10:37
  • YAĞMUR’UN HATIRLATTIKLARI31 Mart 2020 Salı 15:47
  • ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE ŞİİRİ NEREDE VE NASIL YAZILDI24 Mart 2020 Salı 09:36
  • AMERİKA’DA YAPILAN SOYKIRIM18 Şubat 2020 Salı 11:46
  • LİBYA’DA BİR KAHRAMAN ŞEHZADE11 Şubat 2020 Salı 13:42
  • ARAP DÜNYASINDA BİR TÜRK BAŞBAKAN5 Şubat 2020 Çarşamba 12:40
  • BİR ZAMANLAR SİNEMALARIMIZ VARDI21 Ocak 2020 Salı 09:58
  • 1923 YILINDA ÜLKEMİZİN DURUMU11 Aralık 2019 Çarşamba 14:05
  • İMPARATORLUKTAN CUMHURİYETE BİR TÜRK AYDINI4 Aralık 2019 Çarşamba 10:43
  • ATATÜRK’ÜN CENAZE NAMAZI NEREDE VE NASIL KILINDI?12 Kasım 2019 Salı 15:29
  • ATATÜRK VE ADİLE HALA ( ADİLE ONBAŞI)5 Kasım 2019 Salı 13:47
  • GAZİ ALİ YÜRÜK’ÜN HATIRALARI22 Ekim 2019 Salı 14:02

  • Tarsus Vilayet ©2006 - Tüm Hakları Saklıdır, Kaynak Gösterilmeden İçerik kopyalanamaz.
    Mersin Haber ,Mersin ,Mersin Haberleri ,Mersin Son Dakika ,Mersin Tren Saatleri ,Mersin Hava Durumu
    Oluşturma süresi(ms): -1