” Her güzelde hakkım olsa... Lokman Hekim dostum olsa” demiş bir şair.
Yani adam elinden gelse hiç ölmeyecek. Hep de sağlıklı kalacak.
Hiçte öyle değil ömür dediğin.
Yataklara düşüp kapılara bakmak da itilip kakılmakta var hayatta…
Bir başka şair de;
” Dünyadan gidip de geri gelmemek.
Olmasa iktiza eder ölmemek.
Balık baştan kokar bunu bilmemek.
İhsanî gafil’in ahmaklığından” diye ölümün gerçekliğini anlatmış dizelerinde.
Diyelim ki birinizin dedesinin dedesi bir gün mezarından çıkıp gelse…
Olmaz ya mesela yani… Farz edelim ki çıkıp geldi adamcağız.
Kapınızı çalıp “ben sizin denizin dedesiyim” diyerek kendini tanıtsa...
“Oooo ! Buyur hoş geldin! Biz de seni bekliyorduk” der misiniz?
Hiç sanmıyorum. Demezsiniz çünkü…
Birçoğunuz da “yahu sen de kimsin? Biz kendi babamıza bakamıyoruz. Bir de sana mı bakacağız” diyecektir eminim.
Demeseniz de bilmem kaçıncı kuşak olan çocuklarınız adamcağıza ucube gibi bakacaktır.
“Bu ne biçim kıyafet! Bu ne biçim adam!” deyip adamı dışlayacaktır.
Adamcağızı uzun bir süre bekletip sonra da yüzüne kapatacaktır kapıyı.
Adamcağız da geldiğine geleceğine pişman olup kaçıp kabrine geri gidecektir.
* *
Çoğu insan ölümü aklına bile getirmiyor. Elinden gelse dünyaya kazık çakacak!
Onun gibilere, 100 ya da 200 bile yetmez.
Yahu sen o yaşa gelsen bile elin ayağın tutmaz, gözün görmez kütürüm olursun be.
Hep böyle genç mi kalacaksın be adam!
Annemin nenesi 110 yaşına kadar yaşadı.
Amma velâkin hayatının en az 10-15 yılı yatalak olarak geçti.
Nenemi de 107 yaşındayken gözünün feri gitmiş vaziyette Rahmete uğurladık.
Dedemin kardeşini ise 110 yaşında birkaç yıl öncesi defnettiler.
Ama adamın en az 10 yılı karanlık bir odada sözüm ona yaşamakla geçti.
Soruyorum size bu mudur yaşamak?
Onun için diyorum ki; Allah ömrün de ölümün de hayırlısını versin.
Ne çeksin, ne de çektirsin.
El açıp Allah’a” Allah’ım, artık al şu canımı da kurtulayım” dedirtmesin.
Şahsım olarak her namazın ardından ettiğim dua budur.